"Kendini fethetmek, zaferlerin en büyüğüdür" diyor Platon. Kendini fethetmeyen kendini nasıl yönetebilir ki zaten? Peki kendini yönetemeyen, lider olabilir mi?
Kendini yönetemeyen biri tarafından yönetilmeyi ister miydiniz bilmem, ama araştırmalara göre insanların en az %50'si karar alırken dahi hangi beyinlerini kullandıkları konusunda yanılıyor. Hangi beyin derken?
Doğru duydunuz, bu yazıyı okuyan iki kişiden biri, aldığı çoğu kararda kafa, kalp veya bağırsak beyninden hangisini kullandığı konusunda yanlış fikre sahip. Artık araştırmacılar çoklu zeka kuramının ötesine geçerek, vücudumuzdaki çoklu beyin sistemi üzerine detaylı çalışmalar yapmaya başladı. Hal böyleyken biz de, kişinin kendini ve etrafını daha sağlıklı yönetmesinin altında yatan çoklu beyin kuramını değerlendirmeye karar verdik.
Bildiğimiz Beyin
Uzun yıllar boyunca “karar alma stratejileri” başlığı altında hep kafamızın içindeki beyni merkeze alan kuramlara maruz kaldık. Kafamızın içindeki, 86 milyar nöronun hiç durmadan iletişim halinde olduğu; bilişsel algı ve mantıksal, analitik düşünmeden sorumlu olan, semantik öğrenme, dil edinme gibi süreçleri yürüten merkezden bahsediyorum.
İş dünyasında en fazla, SWOT analizi yaparken, kararlarımızın artısını eksisini değerlendirirken, mantıksal argümanlarla diğerlerini ikna ederken, sunumların “facts & figures” sayfasında, bu beynimizi kullanıyoruz.
Sefalik Beyin (Kafa)
86 milyar nöron
Dil, biliş, bilinç ve yaratıcılık merkezi
“Düşünüyorum”, “Anlıyorum”
Tüm önyargıların kaynağı bağırsaklardır. (Nietzsche)
Takvimler 1998 yılını gösterdiğinde ise, bilim dünyası bir nöro-biyoloji araştırması ile sarsıldı. 30 yıllık çalışması sonucu, Dr. Michael Gershon “The Second Brain”, kitabını yayımladı. Bu kitapla öğrendik ki, 100 milyondan fazla nöron barındıran bağırsaklarımız hem kendi içinde hem de diğer organlarla iletişim içerisindeki kompleks bir ağa sahip bir diğer beyin. Bağırsak beyni de öğrenebiliyor, hafıza oluşturabiliyor. Öğrendik, diyorum çünkü bağırsak beyni zaten oradaydı ama biz bunu, sadece “seziyorduk”.
Önemli bir karar alacakken, herşeyi bir kenara bırakıp içinizden gelen sese kulak verdiğiniz olur mu? Bazen bu birincil iç sese ulaşmak, tüm o kafa karışıklığı ile hiç kolay olmaz. Rasyonel aklımızın itiraz ettiği seslerdir bunlar, ama bazen aklımızdaki soruyu biraz dinlenmeye bırakıp, yüzeye çıkan fikirleri izlemek gerekir.
Bazen de sadece açlıktan ya da kötü beslenme ve stres sonucu bozulan bağırsak florası yüzünden Nietzsche'nin dediği önyargılarla karar alırız. Güncel çalışmalar bağırsak mikrobiyotası ve duygudurum bozuklukları arasında çok net bağlantılar bulmuş durumda.
Enterik Beyin (Bağırsak)
100 milyon nöron
Kendini koruma, korku ve tehlikelere karşı aksiyona geçme merkezi
“İçimden bir ses”, “Seziyorum”
Kalbinin sesini dinleyince
Her ne kadar kadim Japon öğretileri, eski Mısır'ın Ölüler Kitabı ya da tasavvuf edebiyatında çok önemli bir yeri olsa da; kalbin, vücudun işleyişinde nöral bir network olarak, bir nevi bağımsız beyin olarak ortaya çıkması için Dr. J. Andrew Armour'un çalışmalarını yayınladığı 90'lı yıllara gelinmesi gerekti. Takip eden çalışmalar, kalbin duygusal beyin merkezi oluşunu destekler nitelikteydi. 40 binden fazla nöron ile, kalbin iç yapısındaki nöral devrelerin kendi başına öğrenebildiği, kendi his ve duyum yeteneği olduğu kanıtlandı.
İş hayatında belki de en az kullandığımız beynimiz, kalbimiz. İster lider, ister takım üyesi olarak olsun, bir başkasını “radikal dinleme” modunda dinlediğimizde, yani karşımızdakinin istek ve ihtiyaçlarına gerçekten kulak kesildiğimizde, çatışmalarda dahi sonuca ulaşma şansımız 2 kat fazla artıyor. Psikologların, danışanın cümlesini onlara tekrar ederek yaptıkları şey de buna bir diğer örnek. Sahi en son ne zaman kalbinizin sesini dinlediniz?
Eğer kalbine işitiyorsan ve orada yanlış bir şey duymuyorsan, neden kaygılanasın ki? Ne kalır geriye korkacak? (Konfüçyus)
Kardiyak Beyin (Kalp)
Sefalik beyinden bağımsız işleyen 40.000 nöron
Duygu işleme, değerlerin, kişilerarası ilişki yönetiminin merkezi
“Hissediyorum”, “Kalbimin sesi..”
Peki tüm bunlar bize kendini yönetmeye dolayısıyla da bütünsel liderliğe giden yola dair ne söylüyor?
Öncelikle bilinçli farkındalık stratejisi: Kararlarımızı sıklıkla dayandırdığımız beyin merkezini doğru tanımak şart. En az %50 bunu yanlış tahmin ediyor demiştik ama iyi haber, kişiler eğitimle karar stratejilerini değiştirme ve içsel önyargılarını yeniden yapılandırmayı başarabiliyorlar. Tabii ki, yeterli farkındalık, öğrenme ve destek ile. Bu konuda kendi profilinizi öğrenmek için iki envanteri araştırabilirsiniz, öncelikle tabii ki
Enneagram ve MBPQ (Multiple Brain Preference Questionnaire)...
Vücudumuzdaki farklı beyinlerin yetkinliklerini anlamak ve bir beynin diğerinin işini yapmasına fırsat vermemek:
Bir liderin, yeni fikirler oluşturması, yaratıcılığını kullanması, stratejiler tasarlaması, kafasını kullanması ile,
Kararlarında insan odaklı davranması, değer yargılarına ve ortak “iyi” ye hizmet edebilmesi, kalbini kullanması ile,
Hayallerini gerçekleştirmesi, zor durumlarda, belirsizliklerde hemen geri adım atmadan, korkmadan sorumluluk alarak harekete geçmesi ise sezgilerine güvenmesi ile mümkün olacaktır.
Bu üç beyni birlikte kullanmadığınızda neler olduğunu gözlemlemek:
Bir lider olarak, kafanızı kullanarak bir “takım değerleri” listesi çıkarabilirsiniz, ama takım üyeleriniz kalpleri ile bu değerleri benimsemekte zorlanabilirler. Aynı şekilde, eğer kafanızın içindeki beyni yeterince kullanmazsanız sebep-sonuç analiziniz hatalı olacaktır; çevrenizden ya da takımınızdan gelen sinyalleri göz ardı edebilir, yanlış çıkarımlar yapabilirsiniz. Eğer kalp beyninizi göz ardı ederseniz, takım üyelerinizle bağlantı kurmakta zorlanabilirsiniz. Sonuç olarak, onları motive etmekte zorlanabilir, takımınızla sinerji oluşturamayabilirsiniz. Bağırsak beyninizi tam anlamıyla kullanamazsanız ise, planları uygulamaya koymak, aksiyon almakta zorlanabilirsiniz. Belki de organizasyonel riskleri doğru değerlendiremeyebilir ve gereksiz riskler alabilirsiniz.
Yoga, meditasyon, doğru beslenme gibi kafa, kalp, bağırsak sağlığını bütünsel olarak destekleyen pratikler ile de bedensel hazır oluşluluğunuzu arttırırken, farkındalığınızın genişlediğine hayretle tanık olabilirsiniz.
Başkalarını bilmek sadece bilgidir, kendinizi bilmek ise bilgelik. Başkalarında uzmanlaşmak kuvvet, kendinde uzmanlaşmak ise gerçek güçtür. (Lao Tzu)
Ahu Vartanyan
Psikolog
Kaynakça:
Comments